Saturday, December 26, 2020

Bikkin

O kadar yalniz hissediyorum ki. Icimde birseyler eksik gibi. Anlasilmaya oyle ihtiyacim varken etrafimda beni anlayan hickimsenin olmamasi ne aci. Halbuki yalniz degilim. Anlatmaya calismaktan yoruldum . Artik sadece susuyorum...

Wednesday, November 09, 2016

Empati vs Ego

Artık hepimizin bildiği o malum araştırma diyor ki: bilgi arttıkça insanın kendine ve bildiklerine şüphesi artıyor,kendini eleştirme kabiliyeti artıyor. Aksine bilgi azken kişiler kendine daha bir güveniyor,egosu artıyor... Bu araştırmaya kesinlikle katılıyorum. Peki bunun toplumdaki sonuçları ne? Bence bu çok önemli bir soru..

Kendini  eleştirmeyi bilen insanın empati yeteneği artıyor. Bir kusur gördüğünde kapatmayı biliyor. Her hatanın altında var mıdır bir yanlış anlaşılma diye düşününce de kimseye kızamaz hale geliyor. Kızsa bile kızgın kalamıyor. Bu kişiye empatik diyelim.

Diğer yandan da egosu artan taraf, her hareketini haklı görüyor. Kendi gibi düşünmeyeni akılsız, onun egosuna hizmet etmeyen her davranışı da hakaret belliyor. Sonuçta tahammülsüz , kendini herkesten üstün gören ,bencil bir tip çıkıyor ortaya. Buna da egolu diyelim.

Ve bu iki tip toplumda rastlaşınca olan oluyor. Empatik alışkanlık gereği egolunun egosunu arttırmak için yaptığı kabalıklara kendince mazaretler bulmaya, bunları anlamlandırmaya çalıştıkça , gösterdiği anlayış egoşu tarafından acizlik eziklik olarak algılanıyor. Empatik hata yapınca bunu hemen kabul ettiği için ve bunu gurur meselesi yapmadığından bütün hataları göz önünde oluyor. Oysa egolu yaptığı hataları ustalıkla örtbas ederek mükemmel imaj çizme derdinde oluyor.

Velhasıl en sonunda empatik pes ediyor. Çünkü her iyi davranışı onu daha da aciz, gözden çıkarılabilir gösteriyor. Ve nihayet empatik deliriyor..Ve topluma ayak uydurmak için empatisini köreltmeye, mümkün olduğunca egoluya benzemeye çalışıyor.. Tabii olamıyor ama artık eskisi gibi de kalmıyor.. Toplum dönüşüyor, toplum iyi değerleri yavaş yavaş kaybediyor.. Ve malesef bunun adı yozlaşma oluyor..

Tuesday, January 13, 2015

Aydınlanmak

Yaşadığımız hayatlar bize ne çok şeyi dayatıyor aslında. Ekonominin bir piyonuyuz desem yanlış olmaz sanırım. Aldığımız maaşlar, kendimizi görmek istediğimiz gibi görmek, öyle hissetmek için aldığımız kıyafetlere, takılara, arabalara gidiyor. İhtiyaçtan çok imaj için satın alıyoruz objeleri. ve sonuçta kendi yarattığımız kafeslere hapsoluyoruz. Çocukların bile beyninin çizgifilm arası reklamlarla yıkandığı, olmamız gerekenin her türlü medya kanalıyla empoze edildiği bu hayatta, matrixteki Neo misali bir uyanış yaşamak mümkün mü? Aslında herşey farkındalıkla başlıyor, hissetmekle. Olmak istediğimiz gerçekten olmak istediğimiz mi? Yoksa bize dayatılan mı? Herkes zayıf olmak istiyor, herkes bakımlı, şık.. Zengin olmak, en azından rahat harcamak istiyoruz. Peki neden? Evlerimiz kullanmadığımız eşyalarla dolu.. Birgün kullanırım diye aldıklarımızın yanında.. Ekonomiyi canlandırırken istemediğimiz hayatlara hapis oluyoruz. Ben bir karar verdim, daha sade yaşamak adına.. Daha az tüketmek, daha çok üretmek.. Bu dünyanın buna ihtiyacı var, ve tabii benim de..

Thursday, November 18, 2010

Ne dilersen dile Evrenden:))

Bu blogdaki ilk yazım 2006 tarihli.. Artık hayata daha pozitif bakmaya karar verdiğimi anlatan bir yazı yazmışım. O zaman bekar, ailesinden ayrı bambaşka bir şehirde yalnız yaşayan, kendini tamamen işine vermiş(işkolik bile denebilir) 27 yaşında bir insandım. Hayatımda aşk yoktu.. Bir kitap okumuştum, konusu evrene sipariş vermek idi. İstediğin şeyi tüm detayları ile yazıyor, buna gerçekten inanıyor ve sonra yazdığın o yazıyı kaldırıp tamamen unutuyor, bir daha da o kağıtta yazan isteğinden bahsetmiyordun çünkü zaten gerçekleşeceği için üzerinde konuşmaya gerek kalmıyordu. ben oldum olası düşünce gücüne, insan zihninin enginliğine ve içimizdeki büyük güce inanmışımdır. Kitapta yazanlar oldukça iddialıydı ama ozaman bunu denemeyi istemiştim. Oturup bir kağıda hayatımda olmasını istediğim insanı, aramızdaki ilişkinin nasıl olmasını istediğimi anlattım ve o kağıdı bır yerlere kaldırdım; düne kadar... Dün bir kitabın arasında bu kağıda rastladım. Unutmuşum kağıdı ama kağıtta istediğim herşeye şu an sahibim...Çok sevdiğim, beni çok seven bir eşim, dünya tatlısı bir bebeğim, iyi bir işim herşeyim var. Demek inanmakla başlıyormuş herşey...ve evren bize cömert davranmak için ondan istememizi bekliyor..

Kendin olmak mı değişmek mi?

Hayatımızın bir noktasında hepimiz değişmek isteriz. Daha güzel olmak, daha zayıf olmak, daha akıllı, daha başarılı, daha sosyal... Bu liste kişiden kişiye değişir, ama sonuçta herkesin kendinde geliştirmek ya da değiştirmek istediği bir nokta gün gelir ortaya çıkar. Farklı olmak isteriz, olduğumuzdan daha farklı. Ama bir yandan da olduğumuz gibi kabul edilmek isteriz. Peki acaba aslında ne istediğimizi biliyor muyuz? Asıl soru belki de bu...

Thursday, July 19, 2007

İlk ve son yazımı yazmamın üzerinden 10 ay geçmiş. Bu 10 ayda dediğim gibi yaptım,olumlu düşündüm hep ve gerçekten bakış açısının herşeyi nasıl değiştirdiğine kendim şahit oldum. Mutlu olmayı beklemek yerine , mutlu olmayı tercih etmenin ne mükemmel birşey olduğunu gördüm. Hayatta herşey nasıl algıladığınla ilgili.
Ve biriyle tanıştım. Daha ilk sohbetimizde sıcaklığını hissettiğim biri.Ve sonra cok güzel ve inanılmaz birsey oldu. Varlığına inanmadığım, gerçekliğini sorguladığım aşk, bir anda en büyük gerçekliğim oluverdi. O hayatıma gireli 1 ay 10 gün oldu.Hergünü bir öncekinden güzel.Öyle güzel sohbetlerimiz oluyor ki. Onun yanında kendimi cok rahat hissediyorum ve çok huzurlu. Nasıl ben onu sanki hep tanıyormuşum gibi hissediyorsam onun da oyle hissettiğini biliyorum ve bu öyle bir mutluluk ki. Ayrıldıktan 1 saat sonra onu coktan ozlemiş oluyorum. Ask öyle çok özlem içeriyor ki! Ama yine de inanılmaz güzel bir duygu ve artık aşka kesinlikle inanıyorum:)

Friday, September 22, 2006

Yeni bir başlangıç

Artık herşeye olumlu bakmaya karar verdim. Çünkü düşündüklerin hissettiklerin hayatını etkiliyor. Olumlu düşünceler olumlu neticeler getiriyor. İnanırsan olur istediğin herşey...İşte yeni hayat prensibim:)Bundan sonra kendi değerimi bileceğim ve kendimi herşeyin üstünde tutacağım.Çünkü ben üzülünce bana ait olan bu dünyada hava kapanıyor gri sevimsiz bir renk alıyor gökyüzü. Oysa ben hep mavi ılık bir bahar sabahına uyanmak istiyorum.Hayattaki zorlukları kabul edip yine de gülümsemek ama gerçekten, mutlu olduğum öyle hissettiğim için..

Wednesday, September 20, 2006

Ne diyeyim hosgeldim
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...